Beklediğim fırsat iki hafta kadar sonra geldi. Faruk abi bir cenaze nedeniyle İstanbul?a gideceğini söyledi. ?Ben dönene kadar sen dükkâna göz kulak olursun, arada hanım da gelecek, bir şey lazım falan olursa sen ilgilenir misin?? deyince, ?Ne demek abi, gözün artta kalmasın!? dedim keyifle. Altın bir fırsattı bu ve kesinlikle değerlendirmeliydim. O mühlet boyunca Hanife?yi sikme hayalleri kurmuş, ortada bir fotoğraf ve görüntülere bakarak 31 çekmiştim.Ertesi gün çalışırken kapı açıldı ve Hanife girdi içeri. Birden karşımda görünce şaşırdım ve heyecanlandım. Tekrar siyah çarşafını giymişti. Beyaz yüzü görünüyordu yalnızca. Selam verip dükkânın kepenklerini açıp açamayacağımı sordu. ?Ne demek, hemen!? dedim. Anahtarları ucundan tutarak uzattı, elinin elime değmesinden çekiniyordu. Paslanmış kepenkleri kaldırdım. Hanife teşekkür edip içeri geçtikten sonra ben de işime döndüm.Koltuğa oturdum, lakin aklım Hanife?deydi. Çabucak yanı başımdaydı. Üstelik tek başınaydı. Fırsat ayağıma gelmişti, lakin bu sefer de nasıl adım atmam gerektiğine karar veremiyordum.
Ancak kapı açılıp da yine onu karşımda görünce işleri oluruna bırakmaya karar verdim. ?Bizim dükkânda çay bitmiş, sizde varsa biraz alabilir miyim?? diye sordu. ?Abla şayet istersen hiç demleme, ben yeni demlemiştim esasen, getireyim bir bardak!? dediğimde, ?Zahmet olmasın size!? diyerek olmaz gibilerden teşekkür etti, lakin ben ısrar edince kabul ederek geri döndü.Hemen bir bardak sıcak çay doldurdum, yanına da birkaç kesim bisküvi koyup, küçük bir tepsiyle götürdüm. Hanife, ?Allah razı olsun, sağ olun!? derken masasına bıraktım. Bana, ?Siz içmiyor musunuz?? deyince, ?Ben içerde içerim.? dedim. Birinci andan onu ürkütmek istemiyordum. ?Siz de bir bardak alın kendinize, bir arada içelim!? deyince, içimden (Canıma minnet!) dedim. ?Peki öyleyse, getireyim!? diyerek gidip kendime de bir bardak çay aldım.Yıllardır komşuyduk ve tanıyorduk birbirimizi. O nedenle benden çekinmiyordu. Lakin benim kendisiyle ilgili kurduğum hayalleri, planları bilmiyordu. Bir müddet havadan sudan konuştuk. Karımı ve çocuklarımı sordu. Ben de kızlarını sordum. Dakikalar ilerleyip de çaylarımız bittiğinde artık mevzuya girme vaktinin geldiğini anladım.?Geçen Faruk abi bilgisayarını getirmişti. Arızalanmış, virüs girmiş içine, tamir etmemi istedi. Ben de hallettim. Ancak o orta bir şeyler buldum bilgisayarında, çok acayip şeyler!? dediğimde Hanife?nin yüzü değişti birden. Güya söyleyeceklerimi anlamış yada varsayım ediyormuş üzere, ?Siz gitseniz güzel olur bence!? dedi. ?Giderim, sorun yok. Ancak gitmem senin için yeterli olmaz!? dedim kalkarken.
Göz bebekleri fırıl fırıl dönüyor, beyaz yüzü renkten renge giriyordu. Kocasının bilgisayarındaki fotoğraf ve görüntülerden haberi vardı anlaşılan.?Ne demek bu?? diye sordu titreyen sesiyle. ?Cevabı merak ediyorsan benim dükkâna gel!? dediğimde ayağa kalkıp, ?Koray Bey!? dedi kıpkırmızı yüzüyle. ?Allah aşkına, ne yapmaya çalışıyorsun?? dedi ağlamaklı bir halde. Hanife ben daha bir şey demeden sorunun ne olduğunu anlamıştı. ?Faruk abinin bilgisayarındakileri biliyorsun değil mi?? dediğimde ağlayacak üzere oldu. Dudaklarını ısırdı. Ellerini masanın üzerine koymuş, öylece duruyordu.Onu o denli bırakıp bir şey demeden dükkâna geçtim. Geleceğini biliyordum. Hakikaten 10 dakika kadar sonra kapı açıldı, Hanife karşımdaydı. Kapıyı kapatıp, ?Ne istiyorsun?? dedi. Ağladığı muhakkaktı, gözleri kızarmıştı. Bütün cüretimi toplayıp, ?Seni istiyorum!? deyince bembeyaz yüzü pancar üzere kızardı, bir eliyle ağzını kapattı. Utanç ve endişeden ne yapacağını bilmez bir haldeydi, güya bir anda düşüp bayılacaktı.Hanife hayatının şokunu yaşıyordu karşımda. Kızarmış gözlerinde yine yaşlar belirdi. ?Korkma, ortamızda kalacak. Ne kocanın ne diğerinin haberi olmayacak. Kabul etmezsen o fotoğrafların hepsini internete koyarım, herkes öğrenir!? dediğimde yaşadığı utanç ve şaşkınlık tavan yaptı. ?Senin yaptığın insanlığa, Müslümanlığa sığar mı?? dedi dehşetten titreyen sesiyle.
Sonra da, ?Birisi senin karına yapsa…? dedi, lakin onun lafını kesip, ?Kimse benim karıma yapamaz, zira ben onun o denli fotoğraflarını çekmiyorum!? dedim sert bir sesle.?Koray Bey, ben seni bu türlü bilmezdim!? dediğindeyse, ?Ben de seni o denli bilmiyordum!? dedim karşılık olarak. ?Ne olur, kocam yaptı bir kusur. Benim başımı yakma, üç çocuğum var benim, onların başı için, Allah isteği için…? diyerek bir yandan ağlayıp bir yandan da beni ikna etmeye çalışıyordu.?Ben sana teklifimi yaptım. Düşün taşın, sana yarın sabaha kadar mühlet, ya kabul edersin, yada yarın hepsini koyarım internete. Kocana yada öteki birine söylersen de birebiri olur. Afyonlu Hanife?nin hünerlerini herkes görür!? dediğimde gözleri yuvalarından fırlayacakmış üzere oldu. ?Ha, şayet bana inanmıyorsan al bak!? dedim ve çıplak fotoğraflarından telefonuma yüklediğim bir adedini gösterdim.Yüzünü başka tarafa çevirdi süratlice ve bir şey demeden kapıyı açıp gitti. Birkaç dakika sonra da kendi dükkânlarının kapısının kapandığını duydum. Bakınca Hanife?nin süratli adımlarla gittiğini gördüm. Sıkıntıyı kocasına yada bir akrabasına açabilirdi, o denli bir durumda hayatım tehlikeye girerdi. Ancak Hanife üzere bir bayanın bu türlü bir şey yapmayacağını adım üzere biliyordum. Kendi küçük dünyasında yaşayan bir bayandı. Elimdeki fotoğraf ve görüntüleri zorla almaya çalışmak, beni şikâyet etmek, birilerine mevzuyu anlatmak yapacağı en son işti.İki saat kadar sonra dükkânlarının kapısının açıldığını duydum. Fakat o sırada bir müşterim vardı, o nedenle bakamadım.
Birkaç dakika sonra benim kapıda Hanife?yi gördüm, fakat içerde birinin olduğunu görünce girmedi. Müşteri 10 dakika kadar sonra çıktı. Hanife de peşinden girdi. Güya adamın çıkmasını gözlüyordu. Kapıyı aralık bırakıp yine beni ikna edici kelamlar söylemeye başladı. ?Bak, ben sana söyleyeceğimi söyledim. Boşuna çeneni yorma, ya kabul edersin, yada olacakları sen bilirsin. Ben her şeyi göze aldım!? dedim. Bu son cümlem güya bir kurşun yemiş üzere olmasına neden oldu.Saate baktım, 16:00’ya geliyordu. ?Sana yarın sabah 10:00’a kadar mühlet. Kabul etmezsen saat on 11:00’de hepsini internete koyarım!? dediğimdeyse düşmemek için sandalyeden tutundu. Endişeden ne yapacağını bilmiyordu, kendini kaybetmişti güya. Bir müddet o halde kaldı. Derken beklediğim kelamlar döküldü titreyen dudaklarından ve ?Aramızda kalacak, sonra hepsini sileceksin…? dedi.?Tamam, ortamızda kalacak, sonra hepsini sileceğim!? dedim. Hanife gözlerini kaçırırken, ona, ?Eğer istersen artık yapalım, içerisi müsait!? dedim elimle geriyi göstererek. Hanife güya birden cesaretlenmiş üzere, ?Bitirelim artık şu işi! Dükkânın kapısını kapatıp geleyim…? dedi ve çıktı. Her şeyin bu kadar kolay olacağını varsayım etmemiştim lakin olmuştu. Biraz sonra yan tarafın kapısı kapandı ve Hanife içeri girdi.Hanife’ye, ?Sen şu geriye geç!? derken ben de dışarı baktım. Gelen giden yoktu, kapıyı kilitledim ve içeri geçtim. Hanife tezgâhın önünde ayakta duruyordu. Bana hiç bakmıyor yan duvara bakıyordu yalnızca. ?Geç şöyle, eğil!? dedim ve ondan tezgâhtan tutunarak domalmasını istedim. Ellerini tezgâha koydu ve öne hakikat eğildi biraz. Orta boyluydu, lakin ayağına siyah renkli kalın tabanlı ayakkabı giydiğinden uzunluğu uzamış ve nerdeyse benim boyuma gelmişti.Arkasına geçtim çabucak. Hanife?nin bu kadar kolay ‘Evet’ diyeceğini hiç iddia etmiyordum. Hala daha inanmakta zorlanıyordum. Pantolonumu ve külotumu indirdim.
Hanife yalnızca önüne bakıyordu. Çarşafının alt kısmını altındaki bordo renkli eteğiyle bir arada tutup kaldırdım. Dizlerinin altına gelen ince siyah çoraplar giymişti. Etekle çarşafı yeterlice kaldırdığımdaysa kırmızı külotu ile kaldı.Bembeyaz kalçalarının üzerinde kırmızı külotlu dolgun götünü görmek bir anda sikimi sertleştirdi. Külotu lastiklerinden tutup dizlerine indirdiğimde bembeyaz götü çıktı karşıma. Ellerimi göt yanaklarına attım çabucak. Taş üzere sert, dolgun göt yanaklarını ayırdım. Fotoğraf ve görüntülerde gördüğümden çok daha hoş bir görüntü vardı karşımda. Biçimli ve etli amı tam sikimin hizasındaydı. Kasıklarında çok az kıl vardı. Minik bir çukuru andıran göt deliğiyse amından da cezbediciydi.Sikimi tuttum ve sıvazladım, akabinde sikimin başını bastırdım amına. O an irkildi Hanife, yerinde kıpırdadı. Kocasının 12-13 santimlik siki gitmiş, artık yerine benim 19 santimlik ufaklık gelmişti. Sikimi bastırdım yavaşça, fakat girmiyordu bir türlü. Amı sikimi almamakta inat ediyordu güya.?Az bacaklarını aç, arala biraz!? dediğimde, Hanife iki ayağını ayırdı. Dizlerindeki külotunun lastikleri bir yay üzere gergindi. ?Biraz daha eğil öne doğru!? deyinceyse ellerini tezgâhın üzerinde iki yana açtı biraz daha ve yeterlice eğildi. Çarşafıyla eteğini topladım belinde. Sikimin başına tükürdüm ve amına bastırdım tekrar.Bu kere sikim yavaş yavaş girmeye başladı içine.
Ve girdikçe amının kışkırtıcı, yakıcı sıcaklığını hissediyordum. Süper bir histi. Bastırdıkça Hanife?nin amı sikimi alıyordu içine. Fakat sikim kocasınınkinden daha büyük olduğundan yine de biraz zorlanıyordum. Kendini kasıyordu ayrıyeten. ?Rahat ol, kasma kendini!? dedim lakin bir şey demedi Hanife. Bir orta, ?Ihhh!? diye bir inilti çıktı dudaklarından. ?Yavaş ol!? dedi fısıltıyla peşi sıra. ?Sen kasma kendini!? dedim karşılık olarak.Sikimi çıkardım ve çokça tükürdüm üzerine, sıvazladım düzgünce. Akabinde tekrar bastırmaya başladım. Bu kere daha rahat giriyordu sikim amına. Orta ara sikimi sokup çıkartarak genişletiyordum amını. Yarısından fazlası girdiğindeyse gidip gelmeye başladım amında. O an, ?Ahhh, yavaşşş!? diyen bir inilti koyuverdi Hanife, lakin benim yavaşlamaya niyetim yoktu. Ellerimi göt yanaklarına attım, sıkıca tuttum ve o halde sikmeye başladım. Hanife orta ara, ?Ahhh, ayyy, yavaşşş, ıhhh!? derken ben zevkten dört köşe olmuştum. Başını geriye atıp, ?İçime boşalma sakın!? dedi ve tekrar etti birkaç sefer. ?Tamam, merak etme!? dedim onu sakinleştirmek için.Amı, üç çocuk doğurmuş olmasına karşın dardı, yıllarca kocasının küçük sikine alışmıştı. Artık büyük bir yarağı yiyince zorlanıyor, acı çekiyordu. Amında gidip geldikçe sikim daha fazla girip çıkmaya başlamıştı amına. Gitgide genişliyordu amı, lakin şimdi ıslanmadığından kaygan değildi, bu da Hanife?nin canını acıtıyordu.Hanife acı çekiyor, fakat ben zevk alıyordum, iki zıt kutuptaydık. ?Haa, bu türlü sikiyo mu kocan seni, haa, söylesene, bu türlü sikiyo mu?? deyip duruyordum bir taraftan. İki elim iki dolgun göt yanağındaydı. Pompaladıkça göt yanaklarının löpürdeyişlerini izliyordum.
Minik göt deliğine bastırdım sağ başparmağımla. Bu orta Hanife biraz daha öne gerçek eğildi, elleri yerine dirseklerini dayadı tezgâha. Bu halde biraz daha az canının yanmasını umuyordu, lakin sikimin karşısında amı teslim bayrağını çekmişti bir kez.?Ihh, yavaşş, ayyyy, ahhh, uhhhh…? diye diye acı dolu inlemeleri kesilmeden sürüyordu. Siyah çarşafı rüzgârla birlikte dalgalanıyordu önümde. ?Tamam, kâfi bu kadar, haydi, çık artık, yeterrr!? demeye başladı bu sefer. ?Yetip yetmeyeceğine ben karar veririm, daha yeni başladık!? dedim sertçe. İtiraz edecek üzere olduğunda güzelce bastırdım sikimi amına. O anda derin bir hırıltı çıkardı, ?Aahhhh, oorrrospu çocuğuuu!? dedi olanca öfkesiyle.Hoşuma gitti bu yansısı. ?Ha şöyle yola gel!? dedim keyifle. Birebir şiddette bastırmaya devam ettikçe Hanife?nin hanımefendi, uysal hali gidiyor, ruhunun karanlık tarafı ortaya çıkıyordu. Küfürlerine tıpkı biçimde küfürle karşılık veriyordum. ?Kocan fotoğraflarını çektiğinde keyifli oldun değil mi, amcık, söylesene, güzeline gitti değil mi, seni kameraya çekmesi güzeline gitti değil mi?? dedikçe, Hanife bana ana avrat küfrediyordu.Bir orta kendini öne çekmeye, kurtulmaya çalıştığında belinden tuttum sıkıca ve var gücümle yüklendim amına. ?Ihhhh!? diye bütün dükkânı çınlatan bir inilti çıkardı.
Sikim tabanına kadar girmişti amına. Yeterlice köklemiştim. O halde bir müddet bekledim. Hanife bacaklarını biraz daha açmaya çalıştı, fakat dizlerine inen külotu mani oluyordu buna. Sonunda dayanamayıp, ?Az dur!? dedi. Amından çıktım bu türlü söyleyince. Külotunu büsbütün indirip çıkardı, çarşafını ve eteğini topladı belinde. Tekrar domaldı, lakin bacaklarını iki yana düzgünce açmıştı artık.Ayrık duran amına girdim tekrar. Hanife?nin metodu işe yaramıştı, artık daha rahat girip çıkıyordum amına ve iniltileri de azalmıştı. Gitgide hızlanırken kasıklarım ve taşaklarım onun kasıklarına çarpıyor ve şiddetli ses patlamaları yaratıyordu içerde. Dışardan görünmemiz mümkün olmadığından var gücümle pompalıyordum. Tekrar sağ başparmağımı göt deliğine bastırdım. Aldığım zevkle inlemeye başlamıştım. Hanife?nin amının da ıslandığını fark ettim. Küfürleri, hakaretleri bir kenara bırakmıştı ve amı sulanıyordu. Bunun verdiği zevkle daha da bastırıyordum amına. Ve boşalmaya da adım adım yaklaşıyordum.Hanife?den, ?İçime boşalma, sakın içime boşalma!? sözleri çıkmaya başladı bu sırada. ?
Tamam be, kes sesini!? dedim. Kendimden geçer üzere oluyordum artık. Çıkan ‘Şlap, şlap, şlap!’ sesleri içeriyi titretirken son bir güçle pompaladım. Hanife?den yeniden acı dolu iniltiler gelmeye başlarken birden bütün zincirlerimi kırarcasına boşalmaya başladım. Bütün gücüm çekilmiş, tükenmiş üzereydi. Döllerim Hanife?nin amına akıyordu, lakin o içine boşaldığımdan habersizdi güya. Acı iniltileri giderek azalırken çıktım amından. Amı uygunca genişlemişti. Amının dudakları ayrılmıştı birbirinden ve fotoğraflarında gördüğüm üzere bir boşluk oluşmuştu iki dudağı ortasında.Döllerimden kalanlar amından kasıklarına akıyordu. Hanife, ?İçime mi boşaldın?? dedi başını yana çevirip. Anlamadığını sanmıştım, ancak yanılmıştım. Sağlam birkaç küfür savurdu, lakin o zevkle cevap vermedim. Bembeyaz yüzü kızarmış ve boncuk boncuk terlemişti. Çıkardığı külotunu giyindi süratlice. Eteğini ve çarşafını düzeltti. Sonra da, ?Hadi sil şunları!? dedi heyecanla. ?Dur be tamam, silecem, acelen ne?? dedim, lakin Hanife, ?Çabuk sil şunları!? diyerek karşılık verdi.Sikim tüm haşmetiyle önümde sallanıyordu. Döllerim ve amının sıvıları ile kaplı sikime bakmamaya çalışıyordu Hanife, ancak orta ara gözünü dikiyordu. Ona, ?Hepsini aldın içine, helal olsun!? dediğimde bir şey demedi, ?Sil şunları çabuk!? dedi tekrar. ?Tamam be!? dedim ve masaüstü bilgisayarını açtım. Fotoğraf ve görüntüleri buraya yüklemiştim, ancak harici harddiskin içinde de hala duruyordu.
Yüklediğim fotoğraf ve görüntüleri gösterdim tek tek. Hanife, ?Sil şunları!? dedi öfkeyle. Her birini tek tek sildim. ?Kutudan da boşalt, çöp kutusunu da sil!? dedi hepsi silindikten sonra. ?Sen çöp kutusunu nerden biliyorsun?? dedim şaşırarak. ?Sil, orayı da sil!? dedi parmağıyla geri dönüşüm kutusunu göstererek. Oradan da hepsini sildiğimde, ?Bir daha bana bulaşmaya kalkarsan seni gebertirim!? dedi öfkeli sesiyle ve süratlice çıkıp gitti.İstediğimi almıştım. Ayaküstü de olsa hoş bir sikiş olmuştu. Fakat bu bir son değil, ilerisi için bir başlangıçtı…